MUKADDERAT VE İCABAT - Dr. BEDRİ RUHSELMAN - BÖLÜM 17

http://www.dunyaana.com/images/bedri%20ruhselman%204.jpgMUKADDERAT VE TEKRAR BEDENLENME ( * )

Yukarda zikredilen geçmiş hayatlar sözü, mukadderat bahsinde bizi biraz da bedenlenme mevzuu üzerine çekti. Bedenlenme bahsinin mukadderat bahsi ile yakından ilgisi vardır. Bedenlenme ne demektir? Ruh ve kainat kitabının üçüncü cildini baştan başa dolduran büyük bedenlenme bahsi şu bir kaç satırlık yazı içinde bütün mükemmeliyeti ile izah edilemez. Ancak, mukadderat mevzuunda bedenlenmenin ehemmiyetini lüzumu kadar aydınlatmağa kafi gelecek bir kaç söz buradaki işimizi görmüş olacaktır.

Varlıklar tekamüllerini yaparken, diğer dünyalarda olduğu gibi dünyamızda da bazı imtihanlar geçirmek ve bu imtihanlarını muvaffakiyetle ikmal etmek zorundadırlar. Bu imtihanlar, varlıkların kudretleri ve ihtiyaçları derecesine göre guruplara ayrılarak dünyamızda birer hayatı dolduran sınıflara taksim olunur.

İşte bir mektebi bitirmek için, bir talebenin nasıl o mektebin sınıflarındaki dersleri okuyup isbatı ehliyet etmesi lazım geliyorsa tıpkı onun gibi dünya mektebini bitirmek zaruretinde olan bir varlık da her biri bir sınıf olan dünya hayatının hadiselerinde ayrı ayrı yaşamak ve o hadiselerden istifade edebildiğini icap eden yerlere karşı isbat etmek mecburiyetindedir, taki daha yüksek bir mektep olan ileri alemlerden herhangi birisine atlıyabilmek imkanına kavuşsun. İşte bir insanın, dünya hayatında böyle bir kaç kere yaşamak üzere dünyaya gelip gitmesi haline tekrar bedenlenme derler. Demekki bedenlenmede esas olan nokta, ruhların tekamülleri sırasında kendilerine lüzumlu olan hadiseler içinde bir müddet yaşıyarak kudretlerini arttırmak ve bu işte muvaffak olduklarını isbat etmelerine fırsat verecek imtihan ve tecrübe imkanlarını temin edebilmektir. Tekamül ilahi bir zaruret, yani mukadder bir iş olduğuna göre, muayyen bir dünya hayatı safhasında iken tekamülün zaruri bir vasıtası olan dünyaya tekrar geliş, gidiş hadisesinin de ilahi bir zaruret, yani bir kader işi olması lazım gelir. Fakat her dünya hayatı, dünya mektebinin bir sınıfı olduğuna göre, tıpkı tenbel bir talebenin bir sınıfta birkaç sene kalması gibi, bir insan da tenbelliği nisbetinde dünya hayatının adedini çoğaltabilir. Böyle olduğu gibi, tıpkı bir mektebin çok çalışkan bir talebesinin bazan bir senede bir kaç sınıfın derslerini birden ikmal ederek mektebini kısa bir zamanda bitirivermesi gibi tekamül yolunda hızlı adımlarla koşan çalışkan bir insanın da bir iki hayat içinde dünya mektebini kısa bir zamanda bitirerek daha üstün bir dünya hayatına geçmesi daima mümkündür. Zira burada gaye, bedenlenme değil, ruhun tekamülüdür. Ve tekrar bedenlenme de bu tekamülün ancak bir vasıtasıdır. Keza bir mektepte dördüncü sınıfa geçmiş bir talebe artık o sınıfın malı olmuştur. Onun bir daha tekrar üçüncü sınıfta okumasına ne lüzum, ne de ihtiyaç vardır.  Tıpkı bunun gibi herhangi bir dünya hayatını muvaffakiyetle ikmal etmiş bir insan da onu müteakip hayatında muhakkak daha yüksek bir hayat seviyesinde gelecek ve hayatına, geçen hayatında bırakmış olduğu noktadan başlıyacaktır. Yani tekrar bedenlenmede, buna benzerliği düşünülebilen tenasühde olduğu veya tasavvur edildiği gibi bir hayatında insan, müteakip hayatında arı, ondan sonra bir ot parçası olarak dünyaya gelmek gibi sakatlıklar yoktur. Ve bu bakımdan da tekrar bedenlenme ile tenasüh arasında hiç bir münasebet yoktur. Tekamülde nasıl, ruh kazanmış olduğu bir ileri merhaleden  asla geri dönmezse, tekamülün bir vasıtası olan tekrar bedenlenmenin de ilerlemiş hayatlardan geri hayatlara dönmesi öylece yersiz ve manasız bir iş olur.

(*) Bu kelimenin aslı << REİNCARNASYONİSME >> dir. Biz dilimize bu şekilde takdim ediyoruz.

Varlıkların hayatı mütemadi bir yükselişin ifadesi olduğuna göre, ve bir tek dünya hayatı da kainatta çok kısa ve mahdut bir tekamül safhasının bir parçasından ibaret bulunduğuna göre, ebedi tekamül yolculuğunda insanın yalnız bir tek dünya hayatında yaşaması icap ettiğinden bahsetmenin ilmi bir dayanağı ve makul bir sebebi ve izahı mevcut olamaz. Hele bir sürü hayat hadisesinin de en makul ve tatmin edici izahları ancak tekrar bedenlenme hakikatine dayanarak yapılıp dururken herhangi bir sebeple yerleşmiş kabli hükümlerin tesirleri altında israrla tekrar bedenlenmeği reddetmek doğru bir hareket olmaz, kanaatindeyiz.

Şimdi yeniden bedenlenmenin mukadderat bahsile olan ilgisine temas edeceğiz. İlerlemiş ruhlardan almış olduğumuz bütün tebliğat, dünya hayatında geçen hadiselerin geçmiş hayatlardaki fiillerin neticelerine göre taayyün etmekte olduğuna dair bir çok açık izahatla doludur.

ŞEM’İ : 4 – 3 – 1948

<< Siz evveldenberi yapılması icap edenlerin derin bir lakaydi içinde ihmalini kabullendiniz. Vardığınız netice de bu günkü ahvalinizdir. Öylemi? >>

Büyük ve mükerrer kabahatleri yüzünden kovulmuş bir hizmetçi bir gün çalıştığı yere tekrar müracaat ettiği zaman kapının kendisine kapalı olduğunu görür ve bu yüzden de o gün aç kalırsa onun bu açlığına sebep olan amilin muhakkak o işe başlamak müracaatını yaptığı günün hadiselerile izah etmeğe çalışmak doğru olmaz. Ve böyle hareket edip de onun bu sefaletinin sebebini o günkü hayatında bulamadığımız takdirde de bu halin hiç bir sebebe müstenit olmıyacağını kabul etmekliğimiz lazım gelmez. İzah edilemiyen hadiseler, sebepleri meçhul olanlardır. Hakikatte bu hayatımız, geçmiş hayatımızın bir devamı olduğuna göre, eğer geçen hayatımızı inkar edersek bu hayatımızın mühim bir çok hadiseler bizim için izahsız, sebepsiz ve hatta manasız kalır. Bu da dünya hayatının esrarlı perdesini gözümüzün önünde biraz daha kalınlaştırır, ve yetişkin bir insan şiarına uymıyan bazı hatalı düşüncelere bir kısmımızı sürükler. Böylece bazısı insanın üstün bir kuvvetin tesiri altında cansız bir makine gibi, yani şahsi hiç bir irade eseri göstermeden sürüklenip gittiğini, bazısıda bu gibi bahislerin üzerinde hiç düşünmemenin daha iyi olacağını sanıp oradan, buradan esen çeşitli cereyanlara kendisini tam bir ataletle ve bilgisizlik, anlayişsizlik karanlığı içine gömerek takılır. Ve nihayet bazısı da her şeyi tabiat hadiselerinin kör tesadüflerile izaha kalkışarak işin içinden bir türlü çıkamaz ve o hadiseler karşısında mezbuhane bir şekilde çırpınıp durur. İşte bütün bu şaşırtıcı ve tatmin etmekten uzak kanaatler, varlıkların yalnız bir tek dünya hayatında yaşadığını kabul etmek hatasından doğmuş bulunmaktadır. Bu da yukarıda verdiğimiz hizmetçi misalindeki gibi, sefaletin sebeplerinin bulunamamasında amil olan görgü ve tecrübesizliğin bir neticesidir. Tekrar bedenlenmenin hakikati inkar edilirse insan hayatına arız olan bir çok illetlerin sebepleri bulunamaz ve mukadderat mevzuununda bir çok noktada anlaşılabilmesi imkansız hale gelir. Mesela geçmiş hayatını baştan başa hasisiliğin en koyu şekilleri içinde itmam etmiş bir insanın tekrar dünyaya gelmezden önce hasislikten mütevellit ruhi kusurlarını izale edici veya izale edilmiş olduğunu isbat edici imtihanlarla dolu şimdiki hayat planını takdir ve kabul etmiyecek kadar eğer geçmiş hayatını inkar edersek bu planın icabı olarak onun bu son hayatında dünyada mütemadiyen karşılaşacağı mahrumiyetlerin, maddi hüsranların ve sıkıntıların manasını, sebebini bir türlü anlıyamayiz, bulamayiz. Ve bunun neticesinde de o adamın bu hayatını keyfe bağlı bir hükmün neticesi olarak ele alırız ve bundan da bazılarımız Haşa, Allahın adaletsizliğinden, bazılarımızda sebebinden sual olunmıyan, ezelde çizilmiş bir kaderin zalimane cilvelerinden bahseder. Halbuki iş ne öyledir, ne de böyle.

Görülüyor ki tekrar bedenlenmenin mukadderatle çok sıkı ve onu bir çok cihetten izaha yarayici münasebetleri vardır.

BEDRİ RUHSELMAN