MUKADDERAT VE İCABAT - Dr. BEDRİ RUHSELMAN - BÖLÜM 5

http://www.dunyaana.com/images/bedri%20ruhselman%202.jpgİLAHİ İRADE KANUNLARI 

Ruh ve kainat kitabının bir bahsinde kendi kendimize şöyle bir sual sormuştuk: Acaba ben, şu gökyüzünde ve gözümün önünde apaçık duran aya neden mesela, Beyazıda gittiğim gibi yürüyerek gidemiyorum? Bu işten beni meneden kuvvet nedir? Polis mi? Jandarma mı? Hayır, beni oraya gitmekten alakoyan böyle bir kuvvet yok! Bununla beraber ben bu işi yapmağa muvaffak olamıyorum. Keza, acaba neden denizin üzerinde yürüye yürüye Beşiktaştan Üsküdara kadar gidemiyorum? Beni bu işten alakoyan kimdir?...Ve ateş halinde kızarmış bir demir çubuğunu avucumun içine alarak neden tutamıyorum? Ve nihayet acaba niçin bin sene dünyada yaşamak iktidarına malik değilim?...ilh. Böylece benim bazan çok istediğim işlere de engel olan binlerce imkansızlık etrafımı sarmıştır. Ve ben irademe karşı gelen bu imkansızlıkların mevcudiyetini tabii görmeğe o kadar alışmış bulunuyorum ki artık bunları hiç de yadırgamıyor ve aksini düşünmeğe bile lüzum görmeden böyle olması lazımmış gibi kabul ediyorum.

Çünkü hatta düşünmeden bir iç duygusu bana hissettirmiş ve beni inandırmıştır ki kainatta her şeyin bir nizamı, bir usulü ve bir icabı vardır. Bu nizam, usul ve icabın dışına hiçbir kuvvet çıkamaz. Ve şuna da inanmışımdır ki bu nizam, usul ve icap birtakım kaidelerin, kanunların ahkamına tabi birer tezahürdür. Ve bu kaideler ve kanunlar hiçbir kimsenin hatırı için, hiçbir vakit değişmez. İşte buna kısaca tabiat kaideleri veya  kanunları diyoruz.

Kainatın muhteşem ahengini, büyük nizamını bu kanunların icapları temin etmektedir. Zira kanunsuz nizam, nizamsız ahenk olamaz. Bu kanunlar her şeyden evvel, ilahi iradenin namütenahi tecelliyatının ifadesi olan ilahi müeyyidelerdir. Ve ilahi irade kanunlarını hiçbir mahlukun bütün kemalile kavrıyabilmek kudretine malik olmadığına inanıyoruz. 

İlahi irade kanunları hiçbir tesir, hiçbir hareket, ve hiç bir kuvvet ile istikametinden kıl kadar dahi şaşmaz. Ve ilahi irade kanunlarının şümulu, kainat mefhumunu da her cihetten aşmak şıarile muttasıftır. Zira kainat ancak bu kanunların icabatile ayakta durabilmektedir. Hülasa, evvelcede söylediğimiz gibi, kainat orkestrası, ezel ve ebedi dahi yaratan Allahın iradesinin ezeli ve ebedi kanunlarile yaratılmış ve kurulmuş öyle bir organizasyondur ki bu organizasyonun mahiyetine nüfuz etmek hiç bir kula, hiç bir varlığa nasip olmıyacaktır. 

İlahi irade kanunları, insanların kanunları gibi muayyen zamanların, muayyen içtimai zaruretlerine bağlı telakkilerden doğma bir ruh halinin ifadesi değildir. Onlar, kainatın ezelden ebede oluşunu ve bu oluş halinin namütenahi şartlarını ve bu şartların birbirile olan münasebetlerini tayin ve tesbit eden hükümleri ihtiva eder. Kainatın oluş şartlarının sımsıkı ve namütenahi mudileler halinde birbirine bağlı olarak akıp gidişi bize, bu halin zaruretini icaplandıran ilahi irade kanunlarının, değişmez bir katilik içinde devam edip gitmekte olduğunu gösteren kuvvetli bir bürhan olur. Zira bu kanunların katiyet ifadesinden mahrumiyetini düşünmek, kainat varlığının büyük bir nizamsızlık ve anarşi içinde darma dağınık olduğunu ve yerini yokluğa, boşluğa terketmesi icap ettiğini kabul etmek demek olur. Halbuki her düşünen, duyan ve görebilen ciddi bir müşahit kainatta mevcut hadisatın hiçbirisinin insana böyle abes ve manasız bir fikri telkin edici mahiyette olmadığını, bilakis bunun tamamile zıddının her hadisede en kör olanların bile gözüne batacak kadar tebarüz ettiğini söylemekte bir an bile tereddüt etmez.

BEDRİ RUHSELMAN