(132) ELEMENTLERİN ASLI NEDİR, NASIL VE NİÇİN MEYDANA GELMEKTEDİR ?

Share

http://www.dunyaana.com/images/aaaaaaaaturk.%20blue.jpg          Bu konu, madde kavramının arka planında bulunan derin bilgileri içermektedir:
          Bedenli varlıklar yani insanlar geliştikçe her şeyin aslının ne olduğunu merak edip öğrenmeye çalışmaktadırlar. Fakat her şeyin aslı dünyada veya uzayda hatta kainatta bile bulunmamaktadır. Dolayısıyla meraklarını giderecek, idraklerini tatmin edecek veya kendi asıllarını öğrenmeye çalışan insanların arayıp ta bulamadığı bütün bilgiler yerinde ve zamanında dünyaya bir hediye olarak verilmiştir.
          Önce, dünyada bilinen elementlerin aslının ne olduğunu, nasıl ve niçin meydana geldiklerini, dünyaya verilen bu son bilgilere göre kısaca ve basitçe ifade etmeye çalışalım.


          Bu gün, dünyada bilinen veya bilinmeyen bütün elementlerin yapıtaşları olan bir numaralı hidrojen atomlarının bir geçmişi bulunmaktadır. Bu hidrojen atomları nasıl ortaya çıkmıştır? Niçin ortaya çıkmıştır? Hangi aşamalardan geçmiştir? Bu atomların geçmişine dönerek ilk hallerinden yani ilk defa nasıl meydana getirildiklerinden biraz bahsedelim, çünkü hiçbir şey kendi kendine ortaya çıkmamaktadır.
          Dünyaya verilen son bilgilerde maddenin genel bir tarifi yapılırken, ‘Madde, bütün tesirlere zemin teşkil eden ve muhtelif nispetlerde bu tesirlere cevap veren bir unsurdur’ ifadesi kullanılmıştır. Hemen ardından bu ifade biraz daha açılmış ve şimdiye kadar bilinmeyen amorf maddeler hakkında ilk bilgiler verilmeye başlanmıştır.
          Amorf maddeler atomları bulunmayan maddelerdir. Dolayısıyla bir manyetik alanı da bulunmamaktadır. Onun için bu madde topluluğunun her hangi bir şeklinin bulunmadığı, hareketsiz ve dağınık olduğu, ancak kendisine dışarıdan bir tesir gönderildiği takdirde hareket edebilen, tesirin kesilmesi halinde de eski haline geri dönebilen, ve varlığı teorik olarak kabul edilen kaba bir madde topluluğu olarak açıklanmıştır.
          Bununla birlikte, dışarıdan gönderilen tesirlerin de kainat dışından gönderildiği de açıklanmıştır. Yani kainat olduğu gibi bir madde topluluğudur ve bu madde topluluğunun temeli amorf maddeler olmaktadır.
         Fakat, amorf maddenin özellikleri açıkça belirtilmiştir. Yani amorf maddelerin kendi kendilerine tesirler çıkararak sonsuz denecek büyüklükte bir kainatı meydana getirecek bir kabiliyetleri bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu amorf maddelerden bir kainat meydana getiren tesirler, kainatlar üstüne dayandırılmış ve bu kaynağa da ruh denmiştir.
          Kısaca, bir tarafta atılı vaziyette duran ve insan idraki dışında kalan amorf madde topluluğu var, diğer tarafta da bu maddelerin zıt özelliklerine sahip yine insan idraki dışında kalan ruhlar var. Yani amorf madde topluluğu pasif özelliklere sahip iken ruhlar aktif özelliklere sahip olmaktadır.
          Bu bilgiye göre, ruhlarla maddelerin birbirinin içine girmeleri, birbirine karışmaları veya birinden diğerine her hangi bir parçanın aktarılması veya taşınması yapılarının özelliklerinden dolayı imkansız olmaktadır. Yani kainat içinde ruh bulunmamaktadır.
          Ruhların, kainat maddelerine olan ihtiyacı tekamül ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır. Fakat ruhlar kainatlar üzerinde bulunmaktadırlar. İnsanların idrakleri ise kainata ait dünya maddeleriyle meydana gelmektedir. Dolayısıyla insanların, ruhların tekamül ihtiyaçlarının ne demek olduğunu veya nasıl tamamladıklarını, onların meydana getirdikleri kainat maddeleriyle kıyas etmeleri veya anlamaya çalışmaları da imkansız olmaktadır. Onun için kainatlar üstüne ait verilen bütün bilgilerin sembolik olarak verilmiş olduğunu da unutmamak gerekir.
          Sonsuz sayıda kainatlar ve sonsuz sayıda ruhlar bulunmaktadır. Sonsuz sayıdaki ruhların tekamül ihtiyaçları sonsuz sayıdaki kainat maddeleriyle karşılanmaktadır. Fakat ruhların kainat maddeleriyle uzaktan yakından hiçbir alakası bulunmamaktadır. Dolayısıyla ruhların kalkıp kendi kendilerine hiçbir zaman ulaşamayacakları kainat maddeleriyle kendi tekamül ihtiyaçlarını karşılamaları da imkansız olmaktadır.
          Bu bilgiye göre de, ruhlarla maddelerin sonsuza dek birbirlerinden ayrı kalmaları gerekmektedir. Ve, işin aslı da öyle olmaktadır yani ruhlarla maddeler birbirlerinden sonsuza dek ayrıdırlar ve ayrı kalmaktadırlar.
          Fakat, bu sonsuz ayrılığa ve zıtlığa rağmen ruhların tekamül ihtiyaçları yine de bu kainat maddeleriyle karşılanmaktadır. Bunun nasıl gerçekleştiğini, yani ruhların hiçbir zaman ulaşamadıkları kainat maddeleriyle nasıl bir bağlantı veya iletişim kurduklarını kısaca ifade etmeye çalışalım.
          Verilen bilgilere göre, ruhların maddelerle olan irtibatı direkt olarak değil de dolaylı yollardan kurulmaktadır. Yani sonsuz sayıdaki kainatların ve sonsuz sayıdaki ruhların üzerinde onlardan tamamen ayrı ve farklı fakat her ikisine de hakim yüksek prensipler bulunmaktadır.
          Kainatların ve ruhların üzerindeki bu yüksek prensiplerin insanlar tarafından hiçbir zaman anlaşılamayacağı hatta sezgisine bile varılamayacağı belirtilmiştir. Bu yüksek prensiplerin var olduğunu insanlara ifade edebilmek için sembolik olarak bir isim verilmiş ve kaynağına asli prensip denmiştir. Bu yüksek prensiplerin asli prensibin kendisi olmadığı fakat ondan yayılan ilahi kudretler olduğu özellikle belirtilmiştir. Ruhların maddelerle olan bağlantısı da asli prensibin bu ilahi kudretiyle kurulmaktadır.
          Asli prensip, ruhların tekamül ihtiyaçlarını kainatın amorf maddeleri üzerine bu kudretiyle yansıtmaktadır. Aynı kudret, bu kainatı yöneten üniteye de gelmektedir. Ünite ise bir idrak vahdetidir, yani tekamül ihtiyaçlarını tamamlayan ruhlara bağlı varlıkların bu kainatta meydana getirdikleri en üst düzeydeki bir varlıklar topluluğudur.
          Bu varlıklar topluluğuna ruhlara bağlı varlıkların katılmasıyla birlikte ruhun sonsuz tekamül ihtiyaçlarından bir tanesi de tamamlanmış olmaktadır. Ruhların diğer tekamül ihtiyaçları ise daha yüksek yeni bir kainatın ilk safhasından başlayıp sonsuzluk içinde devam etmektedir.
          Ruhlar, sonsuz kainatlardan herhangi bir şey almamaktadırlar, tekamüllerini tamamlayan ruhlar, sahip oldukları varlıklarını terk ederek sonsuz yolculuklarına devam etmektedirler. Terk edilen varlıklar ise anında amorf maddelere dönüşmektedirler, yani insan idrakine göre yok olmaktadırlar.
          Üniteye gelen asli prensibe ait kudretler, ünite içinde bir değerlendirmeye tabi tutulduktan sonra tesirlere dönüşmekte ve hiyerarşik bir sistemle kainatın her yerine dağılmaktadır. Aynı zamanda ruhların tekamül ihtiyaçları da kainat maddelerine tesirler olarak yansıtılmaktadır. Asli prensipten ruhlara ve kainatlara gelen kudretlerin tesirlere dönüşmeden evvelki durumları bilinmemektedir.
          Ruhlar, ihtiyaç tesirleriyle önce kainatın amorf maddelerini tutmaya veya yakalamaya çalışmaktadırlar. Bu hemen gerçekleşmemektedir. Fakat çok uzun bir zaman sonra bazıları, bu madde parçalarını yakalamaya başlamaktadırlar.
          Bir ruh, bir amorf madde parçasını yakaladığı an, ünite de o amorf madde parçasının ortasına bir tesir göndermektedir. Üniteden gönderilen tesire esasi tesir denmiştir. Bu esasi tesir ruhtan gelen ihtiyaç tesirlerine eşlik eden zıt karakterdeki bir tesirdir.
          Bu iki tesir, birlikte bir amorf madde parçasında buluşmakta ve ilk basit atomu meydana getirmektedirler. Yani kainat maddelerinde ilk zıtlık ilk atomla birlikte birleşik olarak meydana gelmektedir. Buna bir birim düalite denmiştir.
          Üniteden gönderilen esasi tesirler ruhların ihtiyaç tesirlerine cevap veren ve hizmet eden tesirlerdir yani maksatlı olarak gönderilmektedir. Bu tesirler ilk basit atomların orta yerlerinde bir odak oluşturup etraflarındaki amorf maddeleri kendi üzerilerine toplamaya başlamaktadırlar.
          Etraflarındaki maddeleri üzerilerine toplayan esasi tesirler bu işlemi yapınca değişime uğrayıp tekrar dışarıya doğru yayılmaktadırlar. Dışarıya doğru yayılan bu tesirler o basit atomların manyetik alanlarını meydana getirmektedirler. Yani atomların manyetik alanları üniteden gönderilen esasi tesirlerin değişime uğramış halleridir. Meydana gelen hareketler de kainatın ilk hareketleri olmaktadır.
          Tekamül ihtiyacında olan ruh bir tane değildir, meydana gelen basit atom da bir tane değildir. Ruhların atomlara farklı zamanlarda bağlanmaları ve meydana gelen atomların farklı derecelerde geliştirilmesi bir akış halinde gerçekleşmektedir. Yani bütün ruhlar aynı anda atomlara bağlanmış ve atomları da aynı derecelerde geliştirilmiş değildir.
          Üniteden ve ruhlardan ayrı ayrı gelen ve ilk basit atomları amorf maddelerden meydana getiren tesirler, kaynak itibariyle asli prensibe dayandığı için hepsine birden asli tesirler denmiştir.
          Asli tesirler, ilk basit atomları meydana getirdikten sonra çevreden topladıkları amorf madde parçalarıyla bu atomları düzenli olarak geliştirmeye devam etmektedirler. Bu atomların manyetik alanları da gelişmişlik derecelerine göre değişmektedir. Çeşitli kademelerde bulunan varlıklar ise çeşitli derecelerde geliştirilmiş bu atomların manyetik alanlarını kullanarak çeşitli madde ve topluluklarını meydana getirmektedirler.
          Bu çeşitli madde ve toplulukları ise içinde bulunduğumuz hidrojen alemini meydana getirmiştir. Yani varlıklar basit atomları geliştiren esasi tesirlere müdahale edememektedirler. Sadece, üniteden gönderilen esasi tesirlerle geliştirilmekte olan atomların manyetik alanlarını kullanarak çeşitli madde ve topluluklarını meydana getirmektedirler. Bütün bunları düalite prensibi ve değer farklanması mekanizmasıyla yaptıklarını ve varlıklardan gelen bu tesirlere tali tesirler dendiğini unutmamak gerekir.
          Asli tesirler, ilk basit atomları kendi içinde geliştire geliştire, bugün kimyada bilinen bir numaralı hidrojen atomlarının seviyesine ulaştırmıştır. Hidrojen atomlarının geliştirilmesi, bundan sonra da aralıksız olarak devam etmektedir. Eşit derecelerde geliştirilmiş atomların bir araya getirilmesi, bugün dünyada bilinen veya bilinmeyen elementleri meydana getirmektedir.
          Çeşitli elementleri meydana getiren bu atomların geliştirilmesinin bir sınırı bulunmaktadır, ve bu sınır da bir sonraki alemin temellerini oluşturacak çok ince partikülleri yayana kadardır. Çünkü, bu partiküllerden varlıklar meydana getirilmekte ve ruhlar da bu varlıkları kullanarak tekamüllerini tamamlayabilmektedirler. Dolayısıyla, atomlar bu son aşamaya doğru gelirken her bir gelişmişlik aşamasında bulunan atomlardan çeşitli maddelerin meydana getirilmesi zorunlu olmaktadır.
          Ünite tarafından bu atomlar geliştirilirken, atomda meydana gelen hareketler aynı zamanda o atomlara bağlı ruhları bir sonraki safhaya da hazırlamaktadır. Fakat bir sonraki safhaya kadar, yani atomlar partikül yayacak duruma gelene hiçbir güç ruhları o atomlardan ayıramamaktadır.
          Kısaca, bilinen veya bilinmeyen bütün elementler dahil, tüm madde ve çeşitlerinin aslı, üniteden gönderilen esasi tesirlerle harekete geçirilen amorf maddenin çeşitli şekil ve durumdaki halleri olmaktadır. Yani çevremizde, dünyada, veya uzayda madde olarak görüp bildiğimiz şeyler veya enerji olarak kabul ettiğimiz maddenin daha yüksek halleri amorf maddenin kendisi değildir.
          İlk basit atomlardan tutun da kainatın bütününe kadar her şey, yüksek prensiplerden doğan tesirlerle meydana getirilmektedir. Kainatta hiçbir şey tesadüfen veya sebepsiz olarak meydana gelmemektedir. Bu sebep de ruhların tekamül ihtiyaçlarını karşılamaktır.
          Bu bilgilerin ayrıntıları, büyük vazife planının dünya için vazifeli olan kısmının dünyaya bir hediyesi olan ’İlahi Nizam ve Kainat’ adlı kitapta bulunmaktadır.                                                                                                                 

Share

Bu site özeldir ve ticari amaç taşımaz.

Copyright © Dünya Ana